Yerel seçimler yapılacak Mart’ta. İktidar partisi dışında diğer partilerin neden seçime girdiklerini ısrarla anlamaya çalışsam da anlamıyorum; kim bilir belki de bu bendeki bir zaaftır. Anladıklarını düşünenler lütfen beri gelsinler ve anlatsınlar; ciddî ciddî dinleyeceğim. Anlamama yardımcı olurlarsa teşekkür edeceğim. Prensip olarak; kategorize edilmekten hoşlanmam ve konu kategorizasyon olunca, Müslüman olarak tasnif edilmek dışında, fersah fersah uzağa kaçarım. Partili değilim, olmadım, olmam da. İktidar Partisi’nin ortalığı kasıp kavuracağını, hemen birçok yerde seçimi rahatlıkla kazanacağını düşünmeme sebep olan şeyler ‘partizanlık’ yaftasıyla etiketlense buna şiddetle ve samimiyetle karşı çıkarım. Ve içtenlikle soruyorum, diğer partilerin seçime neden girdiklerini anlayan var mı?
***
Şu anda (Bu satırlar yazılırken, 29.01.2009 saat 19:44) Başbakan Erdoğan Davos’ta Gazze konulu oturumda beyânât veriyor ve diyor ki; ”İsrail’in izni olmadan Gazze’ye bir kasa domates bile sokulamıyor, bu insani değildir. Önce bir insan sonra bir Başbakan olarak konuşuyorum”. İsrail’i tutumları dolayısıyla ‘Karşılıklı muhabbet kıvamında ve mahalleli Mehmet Efendi’nin dili sâdeliğinde’ eleştiriyor ve İsrail Başbakanı Olmert’le konuştuklarını aktarıyor. İsrail vahşetinde olanları tek tek anlatıyor. Herkesi başını ellerinin arasına alarak düşünmeyi öneriyor. “İsrail’deki nükleer silahların bir tanesinin veya zerresinin Filistin’de olduğunu iddia edebilir misiniz? diye soruyor. Ortamda İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’de var.
***
Ve bu konuşma televizyonlardan canlı yayınla Dünya’ya aktarılıyor. Bu ülkenin göbeğini kaşıyan-kaşımayan tüm vatandaşları da onu dinliyor. Başbakan Davos’ta tüm Dünya’ya vahşeti izlemekle suçluyor. İsrail yanlısı tutumlarını diplomasi ile maskeleyerek, küçücük çocukların ve kadınların, masum sivillerin öldürülmesini izleyen utanmazların ve savaş suçlularının, katillerin suç ortaklarının söylediklerini, Başbakan’ı eleştirmelerini de izliyor bu halk. Ve Başbakan’ı Filistin meselesindeki tutumu dolayısıyla eleştirenler- ki; onlar İsrail yanlısı tutum izlemiş olmuyorlar mı?- televizyonlarda ana haber bültenlerinde(M. Ali Birand) gaf numarası altında CHP’ye destek veriyorlar. Gazetelerindeki köşelerinde bunu açıkça belirtmekten çekinmiyorlar. Bunları açıklıkla takibeden insanlar, Filistinliler’in Türkiye’ye teşekkür ederken çekilmiş görüntülerini de izliyorlar; İsrailli sivillerin birkaç kilometre ötede Müslüman çocukların katledilişini kutlamak için minibüslerinin üzerine çıkıp hoparlör eşliğinde çalınan şarkılarla dans etmelerini de. CHP lideri de Başbakan’ı Hamas’ın sözcüsü olmakla suçluyor. Şimdi merakla soruyorum, ilk günden beri Filistinlilere maddî ve manevi destek veren insanlar sizce kimi seçerler? CHP’lileri mi? Bu arada bazı duyarlı Müslüman kardeşlerimin diğer küçük partilere de oy vereceklerini hatırımdan çıkarmıyorum. Ama onlar da son tahlil de kararlarını kimden yana vereceklerini herhalde düşüneceklerdir.
***
Gerçek ve demokratik bir tek partili seçim görecek bu ülke 29 Mart 2008’de. CHP’yi parti olarak algılayamıyor ve sınıflandıramıyorum. Statüko koruyucuları ile değişim, özgürlük ve terakkî hedefleyenler arasında geçecek bu seçim. Ancak; merak bile etmediğim şey CHP’nin alacağı oy oranı. CHP’nin de seçime neden girdiğini anlayabilmiş değilim. Statükocular Ankara’da toplandıktan sonra dönüp geldiklerinde “ikimilyon kişiydik” diye hava atan onlardan birine: “ Sadece o kadarcık mısınız?” diye sormuştum. Aynı kişiler birkaç ili de gezmişler ve kendilerini çok göstermişlerdi. Sizce dağılmış halleriyle değil de bir araya gelseler hepsinin oyu İstanbul’u almaya yeter mi? Bu kadar birleşebilmeleri mümkün mü? O halde seçime neden giriyorlar?
***
Başlangıçta planlamadığım ama açık televizyondaki haberi de içine alarak yazdığım yukarıdaki giriş, işin uluslar arası boyutundan sadece bir kesitti. Uluslar arası boyutu, Türkiye’nin yükselen değer oluşunu konuya dahil etmeyeceğim, girişteki incelemem de olayları izleyen halkın Başbakan’ın içtenlik açısını fark etmekte zorlanmayacaklarını göstermek içindi. Bazı dostlarımız kızacaklardır, ama dışarıdan bakamadıkları için; kendi küçük partilerinin istikbaline kapıldıkları için onlar da göremiyorlar gerçeği. Bu seçimler Başbakan’ın ve İktidar Partisi’nin hizmetlerinin onay süreci olacak sadece. (Saat: 20:23. Davos’taki oturum devam ediyor ve İsrail Cumhurbaşkanı, Başbakan Erdoğan’ın suçlamalarına karşılık savunma yapıyor, lütfen dikkat ediniz hesap veriyor, çünkü ona hesap sorabilen biri var.)
***
Vatandaşlarının yüzde yetmişbeşi kentlerde yaşayan bir ülkeyiz artık. Ve seçmenlerimizin büyük çoğunluğu çok genç; herkes oylarının gücünün farkında. Kentlerde yaşayan insanların hizmete ihtiyacı var. Yollar, kaldırımlar, parklar, sosyal alanlar , kentlerin modernizasyonu, meslek edindirme kursları, kreşler, huzurevleri, ulaşım ve mesken sorunları ve daha nice sorun. İnsanlar hizmet bekliyorlar ve AK Partili belediyeler bu hizmetleri sunmak üzere çalışıyorlar. Belediye Başkanları Genel Merkez’in her il bazında ürettikleri modern projeleri hayata geçirmeye çalışıyorlar. Ülkenin her tarafı neredeyse şantiye halinde.Diğer partilerin hayal bile edemedikleri her türlü hizmet şu anda veriliyor ve planlama aşamasında. (Saat:20:35. Başbakan, sözlerini bitiren Şimon Peres salondan alkış alınca söz aldı; ”Sesin çok yüksek çıkıyor, bu suçluların sesidir” diyor ve ekliyor: ”Tankların tepesine çıkmakla övünen Başbakanlarınız var”. Oturum yöneticisi Başbakan’ın sert sözlerini kesmeye kalkınca Başbakan:” Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz.Tevrat Öldürmeyeceksin, der. Davos benim için bitmiştir “,dedi ve oturumu terk etti. Oturumda BM Genel Sekreteri ve Arap Birliği Sekreteri var; buyurun dostlar, yoksa diplomasiden bahsedecek misiniz? Haklı olmanın onurunu yaşatan bir Başbakan’a oy vermeyecek de kime verecek bu halk söyler misiniz?)
***
Belediye hizmetlerinin yüksek kalitede seyrettiğini anlatmayacağım. Elbette kusurları olmayan çalışmalar yok. Ancak esas mesele hizmettir. Esas mesele; insana verilen değerdir. (Bu arada CNN Türk’te eski diplomat Yalım Eralp, Başbakan’a öfke kontrolü tavsiyesinde bulunuyor ve bu yaşananlardan dolayı bir diplomat olarak kendisinin şokta olduğunu söylüyor -diplomasi aramıştım kanallarda da, hazır askerler bekliyordu. Alper SELÇUK-. Ekliyor Eralp: “Maalesef bundan sonraki gelişmeler Türkiye’nin aleyhine olacak” diyor ve ağlıyor, şaşırmış, tansiyonu çıkmış. Radikal Gazetesi Ankara temsilcisi Murat Yetkin’de Başbakan’ın son dönemlerde çok öfkeli olduğunu söylüyor. Galiba herkes fırsat bulup içindekileri dökecek. Bu arada Birand’da bağlandı telefonla, Yalıp Eralp’e katıldığını söylüyor. Böyle bir tepkiye hiç rastlamadığını belirtiyor. 24 Haber’de ise Hüsnü Mahalli, “Artık yeni söylemler veni bir tür siyaset başladı” diyor, “Başbakan’ın bu tavrı tarihe geçecektir”, diye de ekliyor. Hangisi doğru söylüyor sizce. Saat 20.59:Başbakan çıkışta açıklama yaptı; kızgınlığını dakikaya bağlıyor 12 dk kendisinin 25 dk Şimon Peres’in konuştuğunu bunun da saygısızlık olduğunu, üstelik Şimon Peres’in bağırarak konuştuğunu, bununda suçluluk psikolojisinden kaynaklandığını söyledi)
***
Ülkede yaşayan herkes her şeyin farkında. Bu yüzden diğer partilerin seçime neden girdiklerini anlayabilmiş değilim. Davos’la karışık anlatmaya çalıştım dostlarım, belki de anlayabilenleriniz varsa bana anlatmayı deneyebilirlerse memnun olacağım. Seçimler İktidar Partisi’nin hizmetlerine devamı onaylamaktan başka bir işe yaramayacaktır.(Bu arada haber merkezleri karıştı, sanırım Dünya’da karışmış durumda.Başbakan durmuyor yola devam ediyor.)
Alper SELÇUK (29 Ocak 2009 saat 21:10 Tarihi Gün, Canlı Şahit)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder