Mübarek Ramazan’ın ikinci günü 22 Ağustos 2009 akşamı saat 22:50’de ekrandan geçip gidenlerle hiç ilgisi olmayan bir alt yazı geçiyor TRT 2: Afganistan’da yapılan seçimlerde oy kullanan iki kişinin parmaklarını kesmiş Taliban. Kim bilir kullandıkları oy karşılığı kaç para almışlar zavallılar? Seçimi planlayanların yeşil dolarları iki kişinin parmaklarının diyetleri oldular belki. Belki de o iki zavallı hiç para da almamışlardı. Allah bilir ancak bunu; ama oy kullanıp kendi tercihini belli etmeye çalışanların parmaklarının kesildiğini biz artık biliyoruz. Kesen, kestiren, sebep olan vesaire, hepsi lüzumsuz ayrıntı. Afganistan’da oy kullanmanın diyeti şimdilik bu.
***
Hasan Nail Canat merhumun ‘Nur dağındaki Çocuk’ adlı romanı Afganlı mücahidlerin destanlarını anlatırdı. Afganlı ilk oydu gözlerimizde. Bir de mahallemizde Afganistan’dan 50’li yıllarda göçüp gelmiş bir Türkmen vardı, ama o yaşlı kendi halinde bir şeydi; kahraman değildi. Sonra Rambo’nun Afganistan macerasında o küçük Afganlı çocuğa bıçağını hediye verdiği zamanlar geldi. Gerçi Rusya’yı o filmde Afganlı mücahidlerin yardımıyla da olsa yenmişti, ama bir süre sonra o Afganlı çocuğu terörist diye öldürmek için bu kez başka devletlerle ortak operasyon amacıyla bir sürü ramboyla Afganistan’a döneceği o zamandan belli değildi. Belki de belliydi de anlamamıştık. Acaip bir hüzün vardı Rambo’nun gözlerinde; Amerika’nın insancıl (!)gözleriyle çocuğa bakıyor ve salya sümük ağlatıyordu her karesinde izleyenleri.
***
Ne hikmetse her mağlubiyet sonrası vahşetin günahını çıkarır vahşi, kan emici ülkeler. Afganistan’a işbirlikçi Babrak Karmal eşliğinde kan kusturan Ruslar da yenilip geri çekildikten bir süre sonra Afganistan Sendromuna dair filmler çektiler. Bunlardan birinin adı 9 TH COMPANY- 9. Bölük. 2005 yılında çekilmiş, Fyodor Bondarchuk yönetmiş filmi. Anlatıyor Ruslar 9. Bölükteki 39 SSCB askerini…Her biri farklı bir cumhuriyetten gelmiş. İçlerinde Müslümanlar da var. Zaten bölüğe gönderilenlere ölü gözüyle bakılıyor. Dağ köylerinde yaşayan Afgan köylülerinin, yaşlıların çocukların nasıl öldürüldüklerini ve SSCB askerlerinin yaşadıkları korkuyu izlerken içiniz burkuluyor. Ölenler ve öldürenler birer kurban. Sadece kurban. Zamana dönüyorsunuz tekrar. Geçit vermez Afgan dağları bu kez Amerikan bombalarını ve insansız katil uçakları ağırlıyorlar. Dağlardakiler aynı. Bir vakitler SSCB’ye karşı omuz omuza savaştıkları askerlere karşı savunuyorlar ülkelerini. Dağlardakiler hep aynıydı. Ölenler de aynı. Kurban olmaktan başka hiçbir özellikleri yok. Siyasî stratejilerin kurbanları. Her gün ölüyor insanlar ve ekranlarda sadece bir altyazı konusu olabiliyor ölümleri. Irak’ta ve Afganistan’da periyotlara bağlanmış katil bombalar aralıklı bir şekilde patlıyor ve can alıyorlar.
***
SSCB Komünizm’in kusursuz vahşetine davet ediyordu Afganlıları. Onlar hayır dediler, hayır demelerinin diyeti canları oldu. Liderleri Babrak Karmal işbirlikçiydi. Direnişi engelleyemedi. Komünist tanklar gerisingeri gittiler. Şimdi de değişen bir şey yok. İşbirlikçi Karzai ve bu kez Amerikan Tankları yahut yumuşak adıyla ISAF tankları, uçakları, helikopterleri. Afganlılar bu kez Kapitalizm’e uşaklık etmeye davet ediliyorlardı. Yine hayır dediler, yine hayırların diyeti canları oldu. Hayırları dedirtenler kimlerdi o vakitler? Şimdikiler kimler? SSCB’ye hayır dedirtip silah verenler ABD’lilerdi. ABD’ye hayır dedirtip silah verenler bu kez Ruslar… En çok ölenler yine Afganlılar. Afganlılar tarihlerinde yaşadıkları bir şeylerin bedelini ödüyor olmalıydılar.
***
Bedel ödemek/ödetmek bir kez bir milletin kanına girdi mi iflah olmuyor o millet. Aç, sefil ve birer hayvanınkinden farksız hayatlarıyla Afganlılar, bu kez seçim denen bir şeyin dayatıldığına şahit oldular. Egemen sosyete, demokrasi vaat ediyordu. Hem de oy pusulaları piyasada dolarlarla birlikte veriliyordu. Matbaalarda basılıp dağıtılan kağıt parçaları açlığın kollarında bayılan Afganlılara hayat verecekti güya. Taliban seçimlere karşıydı, gizliden gizliye Amerikalılarla görüşürken. Karzai yeni hükümette Taliban’a yer vereceğini de fısıldamıştı. Sonra olan olmuştu. Kenevir tohumlarının, afyon kellelerinin büyülü mayhoşluğunda savrulup giden aşiretler dönen dolapların çarklarına kaptırılan ellerin parmaklarını diyet olarak verdiler. Oy kullanmanın diyeti kesilen parmaklar oldu.
***
Nasıl verilmiştir fetva? Nasıl kesilmiştir parmaklar? Hem egemen sosyeteyle gizli görüşmeler yap hem de gel oy kullananların parmaklarını kes. Şeriat bu muydu? Bu şeriat mıydı? Allah’ın adaleti kesilen parmakların hesabını sormayacak mıydı? Kesilen parmaklar sıkıştırılmış ruhların medet dilenen uzantıları değiller miydi? Medet…Medeti Allah’tan umanlar neden Karmal’a, Karzai’ye benzeyip işbirliğine dümen kırıyorlardı ki?
***
Demokrasi vaat edenlerin demokrasiyi katlettikleri gün gibi ortada iken, suçu Demokrasi denen şeye yükleyip kaçmak da neyin nesi? İnsan mı kesiyor kafalarını insanların, demokrasi mi? Oy kullanıp tercihlerini ölümden başka bir şey getirmeyen, onu kurban olmaktan kurtaramayan silahtan yana değil, bir kağıt parçasına basacağı parmaktan yana kullanan adamın parmağını keserek neyi cezalandırıyorsunuz? Vaat ettiğiniz şeriat işbirlikçilerini cezalandıracaksanız, siz işbirlikçi değil misiniz? Silah ve adam desteği aldığınız Arap ülkeleri işbirlikçi değil mi? Fukaraları neden cezalandırıyorsunuz?
***
Mahzun Afganlı çocuklar, kadınlar ve savaştan başka bir şey hatırlamayan yaşlı adamlar… Aczin kasıp kavurduğu bir zihniyetin bedellerini ödüyorlar.
Hasan Nail Canat merhumun ‘Nur dağındaki Çocuk’ adlı romanı Afganlı mücahidlerin destanlarını anlatırdı. Afganlı ilk oydu gözlerimizde. Bir de mahallemizde Afganistan’dan 50’li yıllarda göçüp gelmiş bir Türkmen vardı, ama o yaşlı kendi halinde bir şeydi; kahraman değildi. Sonra Rambo’nun Afganistan macerasında o küçük Afganlı çocuğa bıçağını hediye verdiği zamanlar geldi. Gerçi Rusya’yı o filmde Afganlı mücahidlerin yardımıyla da olsa yenmişti, ama bir süre sonra o Afganlı çocuğu terörist diye öldürmek için bu kez başka devletlerle ortak operasyon amacıyla bir sürü ramboyla Afganistan’a döneceği o zamandan belli değildi. Belki de belliydi de anlamamıştık. Acaip bir hüzün vardı Rambo’nun gözlerinde; Amerika’nın insancıl (!)gözleriyle çocuğa bakıyor ve salya sümük ağlatıyordu her karesinde izleyenleri.
***
Ne hikmetse her mağlubiyet sonrası vahşetin günahını çıkarır vahşi, kan emici ülkeler. Afganistan’a işbirlikçi Babrak Karmal eşliğinde kan kusturan Ruslar da yenilip geri çekildikten bir süre sonra Afganistan Sendromuna dair filmler çektiler. Bunlardan birinin adı 9 TH COMPANY- 9. Bölük. 2005 yılında çekilmiş, Fyodor Bondarchuk yönetmiş filmi. Anlatıyor Ruslar 9. Bölükteki 39 SSCB askerini…Her biri farklı bir cumhuriyetten gelmiş. İçlerinde Müslümanlar da var. Zaten bölüğe gönderilenlere ölü gözüyle bakılıyor. Dağ köylerinde yaşayan Afgan köylülerinin, yaşlıların çocukların nasıl öldürüldüklerini ve SSCB askerlerinin yaşadıkları korkuyu izlerken içiniz burkuluyor. Ölenler ve öldürenler birer kurban. Sadece kurban. Zamana dönüyorsunuz tekrar. Geçit vermez Afgan dağları bu kez Amerikan bombalarını ve insansız katil uçakları ağırlıyorlar. Dağlardakiler aynı. Bir vakitler SSCB’ye karşı omuz omuza savaştıkları askerlere karşı savunuyorlar ülkelerini. Dağlardakiler hep aynıydı. Ölenler de aynı. Kurban olmaktan başka hiçbir özellikleri yok. Siyasî stratejilerin kurbanları. Her gün ölüyor insanlar ve ekranlarda sadece bir altyazı konusu olabiliyor ölümleri. Irak’ta ve Afganistan’da periyotlara bağlanmış katil bombalar aralıklı bir şekilde patlıyor ve can alıyorlar.
***
SSCB Komünizm’in kusursuz vahşetine davet ediyordu Afganlıları. Onlar hayır dediler, hayır demelerinin diyeti canları oldu. Liderleri Babrak Karmal işbirlikçiydi. Direnişi engelleyemedi. Komünist tanklar gerisingeri gittiler. Şimdi de değişen bir şey yok. İşbirlikçi Karzai ve bu kez Amerikan Tankları yahut yumuşak adıyla ISAF tankları, uçakları, helikopterleri. Afganlılar bu kez Kapitalizm’e uşaklık etmeye davet ediliyorlardı. Yine hayır dediler, yine hayırların diyeti canları oldu. Hayırları dedirtenler kimlerdi o vakitler? Şimdikiler kimler? SSCB’ye hayır dedirtip silah verenler ABD’lilerdi. ABD’ye hayır dedirtip silah verenler bu kez Ruslar… En çok ölenler yine Afganlılar. Afganlılar tarihlerinde yaşadıkları bir şeylerin bedelini ödüyor olmalıydılar.
***
Bedel ödemek/ödetmek bir kez bir milletin kanına girdi mi iflah olmuyor o millet. Aç, sefil ve birer hayvanınkinden farksız hayatlarıyla Afganlılar, bu kez seçim denen bir şeyin dayatıldığına şahit oldular. Egemen sosyete, demokrasi vaat ediyordu. Hem de oy pusulaları piyasada dolarlarla birlikte veriliyordu. Matbaalarda basılıp dağıtılan kağıt parçaları açlığın kollarında bayılan Afganlılara hayat verecekti güya. Taliban seçimlere karşıydı, gizliden gizliye Amerikalılarla görüşürken. Karzai yeni hükümette Taliban’a yer vereceğini de fısıldamıştı. Sonra olan olmuştu. Kenevir tohumlarının, afyon kellelerinin büyülü mayhoşluğunda savrulup giden aşiretler dönen dolapların çarklarına kaptırılan ellerin parmaklarını diyet olarak verdiler. Oy kullanmanın diyeti kesilen parmaklar oldu.
***
Nasıl verilmiştir fetva? Nasıl kesilmiştir parmaklar? Hem egemen sosyeteyle gizli görüşmeler yap hem de gel oy kullananların parmaklarını kes. Şeriat bu muydu? Bu şeriat mıydı? Allah’ın adaleti kesilen parmakların hesabını sormayacak mıydı? Kesilen parmaklar sıkıştırılmış ruhların medet dilenen uzantıları değiller miydi? Medet…Medeti Allah’tan umanlar neden Karmal’a, Karzai’ye benzeyip işbirliğine dümen kırıyorlardı ki?
***
Demokrasi vaat edenlerin demokrasiyi katlettikleri gün gibi ortada iken, suçu Demokrasi denen şeye yükleyip kaçmak da neyin nesi? İnsan mı kesiyor kafalarını insanların, demokrasi mi? Oy kullanıp tercihlerini ölümden başka bir şey getirmeyen, onu kurban olmaktan kurtaramayan silahtan yana değil, bir kağıt parçasına basacağı parmaktan yana kullanan adamın parmağını keserek neyi cezalandırıyorsunuz? Vaat ettiğiniz şeriat işbirlikçilerini cezalandıracaksanız, siz işbirlikçi değil misiniz? Silah ve adam desteği aldığınız Arap ülkeleri işbirlikçi değil mi? Fukaraları neden cezalandırıyorsunuz?
***
Mahzun Afganlı çocuklar, kadınlar ve savaştan başka bir şey hatırlamayan yaşlı adamlar… Aczin kasıp kavurduğu bir zihniyetin bedellerini ödüyorlar.
Alper Selçuk, 22.08.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder